Ana içeriğe atla

Mine Söğüt’ün Rüya Tabirli Cinperi Yalanları

Cihangir Pürtelaş Sokağı’nda bir tuhaf apartman Beş Sevim Apartmanı. Beş dairesinde beş tuhaf sakini var. Her birinin ayrı tuhaf hikayeleri…

Mine Söğüt’ün ilk romanı Beş Sevim Apartmanı, psikoz ile gerçekliğin arasında sıkışıp kalan altı ana karakterin kısa hikayelerinden oluşuyor. Bu arada kalmışlığı iki yönlü bir anlatımla kullanan yazar; hayal ile gerçek, yalan ile doğrunun muğlak dizininden bir örgü örmüş türdeki ilk yapıtında. Bunu yaparken eğretilemeden yararlanmış, nesne ve mekanları en iyi şekilde kullanmış. Beş Sevim Apartmanı, kurmaca yazınımızda Mine Söğüt’ün kendine açtığı yeri tamamlayan, delilik ile hakikati sorgulatan bir büyülü gerçekçi roman. Üstelik rüya tabirli…

Bir psikiyatr olan Samimi, cinperilerin kendi kötü kaderindeki rolünü ve çalışma alanındaki etkilerini ortaya çıkarmaya, bilim camiasını sarsacak bulgular elde etmeye niyetleniyor ve böylece kendimizi cinlerle perilerle dolu bir masalın içinde buluyoruz. Samimi aslında bu araştırmayla, kendi ruhunu kuşatan cinperileri dize getirmenin yolunu arıyordur. Araştırmaya konu olan Beş Sevim Apartmanı sakinlerinin toplumsal normları tersyüz eden bol cinayetli ve bol büyülü hikayeleri romana hayat verir. Karakterler can bulup okurun gündelik hayatına taşınır.

Beş Sevim Apartmanı, diğer tüm Mine Söğüt eserleri kadar rahatsız edici, ürpertici, gizemli, zihin bulandırıcı cinperilerle dolu bir roman. Kimbilir belki yazarın renkli ve bir o kadar hassas, barışçıl, nazik dünyasının aksini: karanlığı, hoyratlığı, kötülüğü, caniliği temsil ediyordur. Zira Söğüt’ün edebi özgünlüğü de bu ikilikten doğuyor; edebi metinlerinde tüm renklerini siyaha boyuyor, yıkımı ve barışı bir arada savunuyor.

Mine Söğüt, Beş Sevim Apartmanı, İstanbul: YKY, 2019, 127 s.
(İlk baskı 2003)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Prag’da Bahar ve Darbe

Olof Palme Yazı Dizisi II 1969-1976 Yılları arasında ve 1982’den ölümüne değin İsveç Başbakanı olarak görev yapan Olof Palme’nin siyasi kariyerinin en büyük mücadelelerinden biri, uluslararası politikada insan hakları savunusu olmuştur. Soğuk Savaş’ın realist dengeleri içerisinde oldukça idealist görünen bu yaklaşım, Palme’nin sözcülüğünü yaptığı uluslararası hareket ile güçlü ve alternatif bir sese dönüşebilmiştir. Keza dünya tarihinde uluslararası hukukun oluşması, barış politikalarının yükselmesi ve insan haklarının normlaştırılması hep bu kavramların güçlü savunucularının eseri olmuştur. Olof Palme de Soğuk Savaş’ın iki kutbundan herhangi birisinde konumlanmaksızın nasıl barış yanlısı bir dış politika izlenebileceğini ortaya koyan öncü bir isim. Bu ilkesel yaklaşımın somut delili ise İsveç sosyal demokrasisinin Soğuk Savaş’ın sıcak cephelerinde aldığı tavır olarak görülebilir. Bu yazımızda söz konusu tavrın izlerini Prag Darbesi özelinde süreceğiz. Çekoslovakya, Soğ...

Evren'in Emeklilik Mektubu

Tarih 2 Mayıs 1961... Kurmay Albay Kenan Evren, "Osmancığım" diye hitap ettiği Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri ve MBK üyesi Osman Köksal'a bir mektup yazar. Evren, yakın arkadaşına ordudan ayrılma niyetinden söz etmekte ve ondan yardım istemektedir: "(...) Sevgili kardeşim, biliyorsun biz 37'lilerle muameleye tabi olduğumuzdan bu sene son şansımız. Bunda da muvaffak olamazsam 30 ağustos'tan sonra niyetim ayrılmaktır. Emin ol bugüne kadar çeşit çeşit kaprisi olan kimselerle çalışmaktan ve her birine göre ayrı şerbet vermekten yıldım. Bugün son rütbemize yaklaştığımız halde, hâlâ kısım amiri gibi çalışmak, daktilo yazmak ve muamele görmekten kurtulamadım. Biz hangi rütbeye geldikse o rütbe kıymetini kaybetti. Sınıfımızın kalabalıklığı mıdır, yoksa başka bir sebep midir bilmem. Biz yüzbaşı ve binbaşı iken albayın durumu ile şimdiki arasında çok fark var. Daha anlatması bir hayli uzun sürecek ve senin hakikaten kıymetli dakikalarını alacak sebepler dolayı...

Devrimin ve İç Savaşın Kalbinde: Bir Habercinin Güncesi

Bundan 10 yıl önce, 26 yaşındaki üniversite mezunu bir gencin, gördüğü onur kırıcı muamelenin ardından isyan edip kendini ateşe vermesiyle başladı her şey. Arap ülkelerinin baskıcı diktatörlerini teker teker deviren, sonuçları birçok ülkede hala sürmekte olan 2011 halk ayaklanmaları, bu coğrafya için çalkantılı günlerin ilk adımıydı. Silsile halinde birçok ülkeye sıçrayan ayaklanmalar; yalnızca ayrıcalıklı sınıflar, yönetici elit ya da eli kanlı güvenlik güçleri için değil; aynı zamanda özgürlük ve sosyal adalet talep eden sıradan insanlar, siviller için de trajik bir süreci başlattı. Gazeteci Can Ertuna’nın NTV muhabirliği sırasında Arap isyanlarının kalbindeki habercilik deneyimlerini aktardığı kitabı  Arap İsyanları Güncesi , olayların farklı ülkelerdeki özgün seyrini ve şiddetle ilişkisini yansıtıyor. Ertuna; önce Tunus, ardından Mısır, Libya ve Suriye’deki gözlemlerini bu ülkeler hakkındaki araştırmalarıyla da harmanlamış olduğundan elimizdeki kitabın bir günceden beklenen özn...