Ana içeriğe atla

Kahire Sokaklarında İsyan

Gazeteci ve hukukçu Onur Sinan Güzaltan'ın yazdığı "Tanrı Bizi İster Mi?"Ortadoğu’ya ilgisi olanlar için eşi bulunmaz bir eser. Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın sunuşunu yazdığı kitap, Güzaltan’ın Kahire’de tanık olduğu büyük toplumsal olayları anlatıyor. Bu anlatım yazarın kişisel gözlemlerine ek olarak farklı görüşlerden çok önemli isimlerle yapılan söyleşilerle zenginleştirilmiş. Okur “Tanrı Bizi İster Mi?”yi okurken Kahire sokaklarında dolaşıyor, Samir Amin’le Mısır siyasetini konuşuyor, Ortadoğu’ya bir büyüteç tutma fırsatı buluyor. Kitap, Türkiye ile olan benzerlikler ve farklılıklar üzerine düşündürerek de Tahrir'den Taksim'e bir ışık tutuyor.

Kahire…
Nil’in kraliçesi…
Firavunlardan Kavalalı Mehmet Ali’ye, Cemal Abdülnasır’dan Abdülfettah Sisi’ye kudretli yöneticiler şehri. Politikanın, en az çöl havası kadar sıcak bir güç mücadelesi olduğu, bize çok benzer ancak bizden çok farklı bir coğrafya… Burada iki sene önce bir buçuk ay kadar kalma imkanım olmuştu. Kahveleri, çarşıları, müzikleri ile bende bıraktığı hissiyatı Güzaltan’ın kaleminde yakalamak ise oldukça heyecan vericiydi. Kitabı bir solukta; ancak sürekli önceki sayfalara dönerek ve ilerideki bölümlere kaçamak bakışlar atarak okudum. Abdül Nasır üzerine yazdığım bir makalede de bu çalışmadan faydalandım ve sorularımı yönlendirmek üzere yazarı ile telefonda görüşme fırsatı buldum.
2011 yılında Arap Baharı’nın son durağı olan Mısır’da, “en büyük kazanımı Mısırlıları siyasallaştırması” olan sokak gösterileri başladı. Göstericiler, yoksulluk, adaletsizlik, yolsuzluk ve otoriter yöntemlerle iktidarı 40 yıldır elinde tutan Mübarek rejimine karşı ayaklandılar. Bu Mısır tarihine Mısır Devrimi -ya da Egyptianrevolution- olarak geçecek bir isyandı. Kahire sokaklarında isyan, o rejimi, yüzlerce göstericinin hayatı pahasına devirdi. “Tanrı Bizi İster Mi?”, işte bu devrimin sahibi ve kimi zaman bedeli olan Arap çocuk, genç ve kadınları, Mübarek’in paramiliter güçleri “Baltacılar”a karşı direnişlerinde tasvir ediyor.
Hiçbir toplumsal olay tek yönlü bir okumayla anlaşılamaz.Güzaltan da gazetecilik yönünü ortaya koyarak Mısır Devrimi’ni farklı kesimlerden çok önemli isimlerle değerlendiriyor. Bunlardan Mısır Dışişlerinden tecrübeli diplomat Hassan ise devrim hakkındaki kendi tezini şu şekilde ortaya koyuyor:
“Mübarek rejimini savunmak gibi bir derdim yok, fakat olanları masum bir devrim olarak nitelendirmenin yeterli olacağına inanmıyorum.
Büyük Ortadoğu Projesi bilinen bir gerçek… Bush’un dışişleri bakanı Condoleezza Rice’ın bu projeyi uygulamak amacıyla ‘Creative Anarchy’ (Yaratıcı Anarşi) adlı stratejiyi uygulamaya koyduğu biliniyor.”
Güzaltan bunun gibi, farklı yaklaşımları Mısır siyasetinin önemli isimlerinin ağzından okura sunuyor. Böylece okur, Wafd Partisinin Onursal Başkanı AhmedEzz El-Arap’tan Mısırlı bir entelektüel olan Leila Takla’ya birçok sima ve düşünceyle tanışıyor. İçlerinde beni en çok heyecanlandıran ise hiç tereddütsüz Samir Amin’le buluşma oluyor. Yazar, Amin’le ilk buluşmasına hazırlıksız gidişini de açıklık ve samimiyetle anlatıyor. Bu içten ve sürükleyici anlatım içerisinde Kahire betimlemesi, söyleşiler vehatıralar hep bir bütünlük içerisinde “Tanrı Bizi İster Mi?” de sunuluyor.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Prag’da Bahar ve Darbe

Olof Palme Yazı Dizisi II 1969-1976 Yılları arasında ve 1982’den ölümüne değin İsveç Başbakanı olarak görev yapan Olof Palme’nin siyasi kariyerinin en büyük mücadelelerinden biri, uluslararası politikada insan hakları savunusu olmuştur. Soğuk Savaş’ın realist dengeleri içerisinde oldukça idealist görünen bu yaklaşım, Palme’nin sözcülüğünü yaptığı uluslararası hareket ile güçlü ve alternatif bir sese dönüşebilmiştir. Keza dünya tarihinde uluslararası hukukun oluşması, barış politikalarının yükselmesi ve insan haklarının normlaştırılması hep bu kavramların güçlü savunucularının eseri olmuştur. Olof Palme de Soğuk Savaş’ın iki kutbundan herhangi birisinde konumlanmaksızın nasıl barış yanlısı bir dış politika izlenebileceğini ortaya koyan öncü bir isim. Bu ilkesel yaklaşımın somut delili ise İsveç sosyal demokrasisinin Soğuk Savaş’ın sıcak cephelerinde aldığı tavır olarak görülebilir. Bu yazımızda söz konusu tavrın izlerini Prag Darbesi özelinde süreceğiz. Çekoslovakya, Soğ...

Evren'in Emeklilik Mektubu

Tarih 2 Mayıs 1961... Kurmay Albay Kenan Evren, "Osmancığım" diye hitap ettiği Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri ve MBK üyesi Osman Köksal'a bir mektup yazar. Evren, yakın arkadaşına ordudan ayrılma niyetinden söz etmekte ve ondan yardım istemektedir: "(...) Sevgili kardeşim, biliyorsun biz 37'lilerle muameleye tabi olduğumuzdan bu sene son şansımız. Bunda da muvaffak olamazsam 30 ağustos'tan sonra niyetim ayrılmaktır. Emin ol bugüne kadar çeşit çeşit kaprisi olan kimselerle çalışmaktan ve her birine göre ayrı şerbet vermekten yıldım. Bugün son rütbemize yaklaştığımız halde, hâlâ kısım amiri gibi çalışmak, daktilo yazmak ve muamele görmekten kurtulamadım. Biz hangi rütbeye geldikse o rütbe kıymetini kaybetti. Sınıfımızın kalabalıklığı mıdır, yoksa başka bir sebep midir bilmem. Biz yüzbaşı ve binbaşı iken albayın durumu ile şimdiki arasında çok fark var. Daha anlatması bir hayli uzun sürecek ve senin hakikaten kıymetli dakikalarını alacak sebepler dolayı...

Devrimin ve İç Savaşın Kalbinde: Bir Habercinin Güncesi

Bundan 10 yıl önce, 26 yaşındaki üniversite mezunu bir gencin, gördüğü onur kırıcı muamelenin ardından isyan edip kendini ateşe vermesiyle başladı her şey. Arap ülkelerinin baskıcı diktatörlerini teker teker deviren, sonuçları birçok ülkede hala sürmekte olan 2011 halk ayaklanmaları, bu coğrafya için çalkantılı günlerin ilk adımıydı. Silsile halinde birçok ülkeye sıçrayan ayaklanmalar; yalnızca ayrıcalıklı sınıflar, yönetici elit ya da eli kanlı güvenlik güçleri için değil; aynı zamanda özgürlük ve sosyal adalet talep eden sıradan insanlar, siviller için de trajik bir süreci başlattı. Gazeteci Can Ertuna’nın NTV muhabirliği sırasında Arap isyanlarının kalbindeki habercilik deneyimlerini aktardığı kitabı  Arap İsyanları Güncesi , olayların farklı ülkelerdeki özgün seyrini ve şiddetle ilişkisini yansıtıyor. Ertuna; önce Tunus, ardından Mısır, Libya ve Suriye’deki gözlemlerini bu ülkeler hakkındaki araştırmalarıyla da harmanlamış olduğundan elimizdeki kitabın bir günceden beklenen özn...