2009 yılıydı. Doğup büyüdüğüm şehirde bir futbol maçının kitlesel bir öfkeyi nasıl uyandırabileceğini görüp ürkmüştüm. Bir esnaf dükkânında çalan marşlara, hınçla söylenen küfürler eşlik ediyordu. Yanlış anımsamıyorsam yağmur yağıyordu. Bir fotoğraf… Yeşil-beyaz atkılı binlerce taraftar. Bir futbol stadının tribünlerini doldurmuş, coşkulular. Sağanak yağmur sebebiyle tuttukları takımın renginde şemsiyeleri, şapkaları ve anorakları var. Tuttukları takımın rengi, yaşadıkları kentin sembolünden geliyor. Yaşadıkları kent geniş ve bereketli ovasının yemyeşil ağaçlarıyla biliniyor. Tribünün orta kısımlarında bir pankart… Üzerinde beyaz bir otomobil resmi çizilmiş. O kentte fabrikası bulunan bir otomobil markasının, Renault’nun, Türkiye’de “Toros” ismiyle bilinen R12 modeli. Ancak bu pankart bir otomobilden daha fazlasını temsil ediyor. 1990’ların en popüler otomobillerinden biri olan beyaz toroslar, devletin “derin” işlerini, hukuksuz gözaltıları, zorla kaybettirilmeleri simgeliyor. Beyaz y